Mesneviden Hikayeler ; GÜZEL KOKUDAN BAYILAN ADAM

Birisi güzel koku satanların çarşısına varınca kendinden geçti, yere düştü, bayıldı. İyi huylu, güzel koku satanlardan gelen ıtır kokusu, adamın başını döndürdü, olduğu yere düşüp kaldı. Tam yarım gün yol geçidinde hiçbir şeyden haberi olmaksızın bir leş gibi yattı kaldı. O zaman halk onun başına toplandı, derine derman aramaya başladı. Birisi elini onun kalbine götürüyor, atıp atmadığını anlamak istiyordu. Öbürü yüzüne gül suyu serpiyordu.

Gül suyu serpen bilmiyordu ki, onun başına ne geldi ise gül suyundan geldi. Biri ellerini, başını ovalamada idi. Öteki ateşi düşsün diye ıslanmış saman getirip göğsüne sürüyordu.

Birisi öd ağacı ile şekeri karıştırıp tütsülüyordu. Bir başkası elbisesini soyup hafifletiyordu. Başka birisi nasıl atıyor diye nabzını tutuyordu. Bir başkası da eğilmiş ağzını kokluyordu. Şarap mı içmiş, esrar mı çekmiş, afyon mu yutmuş anlamak istiyordu. Halk onun kendinden geçişi yüzünden şaşırıp kalmıştı.

Derken; “Filan kişi misk yağcılar çarşısında baygın düştü, yatıyor” diye yakınlarına haber yolladılar. Neden kendinden geçti, ne oldu da leğeni damdan düştü, yani rezil ve perişan olup; kimse bilmiyordu. O düşüp bayılan debbağın gürbüz, anlayışlı bir erkek kardeşi vardı. Hemen koşa koşa geldi. Yeni içinde bir parça köpek pisliği vardı. Halkı yararak kardeşinin başı ucuna geldi.

“Ben onun neden bayıldığını bilmiyorum” dedi.

Sebebi bilince iyileştirmek kolaydır. Sebep belli olmazsa güçtür. Bu hastalığın ilacı nedir? Bunda yüzlerce ihtimal var. Ama sebebini bilirsen işi kolaylaşır. Sebepleri bilmek bilgisizliği giderir.

Kendi kendine dedi ki; “şu köpek pisliğinin kokusu, onun beynine damarlarına, iliğine kat kat olarak işlemiştir.” Çünkü o rızkını elde etmek için her gün sabahtan akşama kadar pisliğe gömülmüş olarak, pis kokular içinde ‘debbağlık’ yapmaktadır.

Tıp ilminde üstad sayılan Calinus’da böyle demiş. “Hastaya neye alışmış ise, neyi huy edinmiş ise onu ver. Çünkü onun hastalığı, alışkanlığına aykırı şeylerdendir. Bu sebeple hastalığının ilacını, onun alıştığı şeylerde ara.”

Bu adamda pislik çeke çeke, pislik böceğine dönmüştür. Pislik böceği elbette gül suyundan bayılır. Onun ilacı köpek pisliğidir. Çünkü o, ona alışmıştır. Onunla uğraşmayı adet edinmiştir. Bayılan debbağın kardeşi vereceği ilacı görmesinler diye hastanın başına toplanmış kimseleri oradan uzaklaştırdı. Gizli bir şey söylüyormuş gibi, başını debbağın kulağına yaklaştırdı. Ve elindeki pisliğin bir parçasını, onun burnuna koydu. Debbağın pis beyninin ilacı köpek pisliğinde gördüğü için, elinde ezmişti. Burnunun içine köpek pisliği konan baygın adam, biraz zaman geçince kımıldanmaya başladı. Halkın bu hali görünce, “Bu şaşılacak bir efsun” demeye başladı.

Diyorlardı ki; “Bu adam bir efsun okudu da baygının kulağına üfledi. Efsun ölmüş gitmiş adamın imdadına yetişti.”

Mayası bozuk kişilerin kımıldanması, kötülük, günah yüzündendir. Zinadan, bakıştan, göz süzüşten, kaş oynatıştan harekete gelirler. Öğüt miski, öğüdün hoş kokusu kime fayda vermiyorsa, o muhakkak kötü kokulara alışmıştır.

Allah’a şirk koşanlar, ta önceden pislik içinde doğdukları için Cenab-ı Hakk, onlara “necis” (pis) dedi. Çünkü onlar, manevi pislik ve sapıklık içinde doğmuşlardır.

Ta önceden pislik içinde doğan pislik kurdu, hiç mi hiç amber kokusuna alışmaz. Ona nur serpintisi rastlamamıştır, O kabuklar gibi özsüzdür. Gönülden mahrumdur. O tamamıyla bedeni ile yaşamaktadır.

Açıklama : Eğer Cenab-ı Hakk, serptiği nurdan ona birazcık olsun verseydi, Mısır’da olduğu gibi, gübre içinden yumurtadan çıkan civciv gibi olurdu. Hem de kümeste beslenen, adi tavuk değil de bilgi, anlayış, irfan kuşu olurdu.

Mısır’da tavuk yumurtasını sıcak gübre içine korlar. Günde birkaç defa çevirirler, üç hafta sonra civciv çıkarmış.

Yani ilahi nur serpintisinden hisse isabet eden, tabiat gübresinde yetişse de aldığı nur feyzi ile ilim, aklı ve izan sahibi olur.

Nuri Köroğlu