İnsanın ruh dünyasında cereyan eden muhtelif gerçeklerden biri de şüphe yok ki rüyadır. Bu rüyalar, insanda uyku esnasında vuku bulan ve sık sık yaşanılan hallerdir. Bu itibarla insanlar rüyalarla yakından alakadar olmuşlardır. Çünkü hayatın mühim kısımlarından birini teşkil eden bir hakikattir.
Rüya; uykuda görülen ve misal âleminde yaşanılan düşler demektir. İslam âlimleri Allah-ü Teâlâ‘nın melek vasıtası ile hakikat veya kinaye olarak, kulun Şuurunda uyandırdığı enfüsi (içgüdüsel) idrakler ve vicdani duygular yahut ta Şeytani telkinlerden, edğas-ü ahlam (karma-karışık) hayallerden ibaret bulunduğunu söylemişlerdir.
Rüya hakkında gerek Kur‘an-ı Kerimde ve gerekse Hadislerde insan hayatını yakından alakadar eden bir husus olması münasebeti ile bahsedilir. Bunda da bazı Peygamberlerin (as) rüyaları konu edilir ki, onların rüyalarının Allah tarafından bir alamet olduğu vurgulanır.
Rasulullah (sav) Hudeybiye‘ye Umre için çıkmazdan önce rüyasında, kendisinin ve ashabının emniyet içinde başlarını tıraş ederek Mekke‘ye gittiklerini görmüştü. Bunu Ashabına anlatmıştı. Ancak Hudeybiye ‘de alı konulup, Umre yapamayınca, münafıklar hani peygamberin(sav)rüyası doğru çıkardı demeye başladılar. Bunun üzerine Cenabı Hak Şu ayetleri indirdi.
“Andolsun ki, Allah gerçekten peygamberine o rüyayı hakkıyla doğru gösterdi, şanıma yemin ederim ki, İnşallah Mescid-i Haram’a güvenlik içinde başlarınızı kazıtarak, kırkarak korkusuzca gireceksiniz! Ancak O, sizin bilmediğiniz Şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih verdi.” (Fetih /27)
Kur ‘an-ı Kerimde Yusuf(as) ‘ın zindana düştükten sonra başından geçenleri
Yüce Rabbimiz (cc) Şöyle anlatıyor:
“Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki, ben(rüyada)Şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun tabirini bizlere haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz dedi. (Yusuf) dedi ki; size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu (tabir ilmi) Rabbimin bana öğrettiklerin dendir.” (Yusuf /36,37)
Yusuf (as) rüya görenler müşrik oldukları için onlara Allah ‘ın birliğini, putların batıl olduğunu bildiriyor,41.ayeti kerimede ise Cenabı Hak Yusuf (as)‘ın Şöyle buyurduğunu beyan ediyor.
“Evet, zindan arkadaşlarım (rüyalarınıza gelince) biriniz (daha önce olduğu gibi) Efendisine Şarap sıkacak; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından beynini yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu Şekilde) kesinleşmiştir”. Onun bu tabiri de aynen gerçekleşiyor.
Yine Yusuf suresinde 45 ve 49. ayetler arasında beyan edildiği gibi, Firavun rüyasında; Yedi arık ineğin yedi semiz ineği ayrıca yedi yeşil başak ve diğer kuru başaklar görmüş bunun tabirini kimse yapamayınca Yusuf (as)zindandan çıkarılıp rüyayı tabir etmiştir. Böylece kıtlığa karşı tedbir alınmıştır.
“Ey Rabbim, Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu Müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!” dedi. (Yusuf /101)
Yine İbrahim (as) oğlunu kurban edeceğini rüyasında görmüş ve bu hadise Kur ‘an-ı kerimde Şöyle bildirilmiştir.
“(Oğlu) yanında koşma çağına gelince: “Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?” dedi. (Çocuk da): “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap! Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın!” dedi.” (Saffat /102)
“Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte biz güzel davrananları böyle mükâfatlandırırız” (Saffat /105)
Kur ‘an-ı Kerimden pek çok ayetler ve hatta Kevser Suresi Peygamber (sav) Efendimize rüyada indirilmiştir. Bu gösteriyor ki Rahmani rüyalar Hak Teâlâ ‘dan gelen müjdeler ve büyük nimetlerdir.
Şimdi sizlere Peygamber (sav) Efendimizin rüya hakkında bazı hadis-i Şeriflerini de aktarmak istiyoruz:
Müminlerin Annesi Hz. Aişe (r.ah) Şöyle haber verdi:
“Allah Resul’üne (sav) ilk vahyin başlangıcı, uykuda doğru (sadık) rüya görmekle olmuştur. Gördüğü her bir rüya muhakkak sabah aydınlığı gibi apaçık meydana gelirdi”(Müslim)
Rasulullah (sav)Efendimiz salih rüya hakkında buyurdular ki:
“Güzel rüya müjdedir.” (İbni Cerir)
“En doğru rüya seher vakti görülendir.” (Beyhaki)
“Peygamberlik müjdelerinden salih (iyi) rüyadan başka kalmadı. Mümin rüyayı, ya kendi görür veya başkaları onun için görür” (Müslim)
İmam Buhari ve İmam Malik‘in tahric ettikleri bir hadis-i şerifte Hz.Peygamber(sav) Şöyle buyurmuşlar
“Benden sonra Peygamberlikten bir şey kalmaz, ancak saliha rüyalar müstesna”
Efendimiz(sav)Hz.leri bir başka Hadis-i şeriflerinde; “Müminin rüyası vahyin kırk altı cüzünden bir cüzdür” (Buhari) buyurmuştur.
Yine Ebu Hureyre (ra) Hz.leri Peygamberimizin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir;
“(Ahir zamanda) kıyamete yakın mü’minin gördüğü rüya asla yalan çıkmayacaktır. (Biliniz ki) mü’minin rüyası vahyin 46 da biridir. Nübüvvetin bir parçası ise asla yalan olmaz.“
Rüyanın önemine binaen Rasulullah (sav) Efendimizin
“İftiranın en büyüğü görmediği halde rüyayı gördüm diye söylemektir” (Buhari) buyurmuştur.
Peygamber (sav) Efendimiz bir hadis-i Şeriflerinde de rüyaların farklı konumlarda olabileceğine dikkat çekerek Şöyle buyurmuşlardır;
“Salih rüya rahmani, karışık rüya şeytanidir.” (Buhari)
Yine bir başka Hadisi şeriflerinde;
Rüya üç kısımdır; “Bir kısmı; âdemoğlunu üzmek için Şeytandan olan korkulardır, bir kısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul ettiği şeylerdendir, bunları uykusunda görür. Bir kısım rüyalar da var ki, onlar peygamberliğin kırk altı cüzünden birini teşkil eder.” (MuhtasarKütüb-i Sidde)
İslam âlimleri bu hadise dayanarak rüya olayını üç kısım üzere sınıflandırmışlardır.
Birincisi Rabb tarafından doğrudan doğru veya bir melek vasıtası ile meydanda olan hak bir telkindir ki, asıl rüya budur. Buna “MÜBEŞŞİRAT” denilir. Yahut ayet ve hadislerde geçtiği üzere “SADIK RÜYA” veya “SALİH RÜYA” denilir ki, Allah tarafından müjdelemek veya uyarmak amacı kastedildiği söylenmiştir.
İkincisi nefsin kendinden kendine doğru olan bir telkindir ki, mazide geçirdiği hatıraların düşünülmesinden başka bir şey değildir. Buna Kur ‘an ‘da “ADĞAS-Ü AHLAM” adı verilir. Karma-karışık içgüdüsel idrakler, bilinçaltına yerleşmiş duygular demektir.
Üçüncüsü şeytani bir telkindir ki, harici bir gizli tesirden meydana gelen ve fakat yalan bir çağrı ve hayalden ibaret olur. Sadık rüyanın zıddı olarak kabul edilir. Bu da “ŞEYTANİ RÜYA” diye belirtilir. Bununla beraber bütün bunlar nefiste ilmi olmasa bile, hissi bir heyecan uyandırmaktan başka bir şey değildir.
Nuri Köroğlu