Sultanımdan Gönüllere : BERAAT GECESİ

Kardeşlerim!

İster bey olsun ister paşa, kim olursa olsun Allah (cc) şekle, şemale bakmaz, kalbe bakar. Buraya toplanmamızda bir gaye, bir maksat var:

“İlahi ente maksudi ve rızake matlubi Ya Hazreti Allah (cc)! Matlubumuz Sensin Ya Rabbi! Maksadımız da senin rızandır. Ne olur bizden de razı ol Ya Rabbi!”. Gayemiz budur. Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri bizleri yolunda daim eylesin.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, Habibi Ahmed Resulü Muhammed’i (sav) çok sevdiği için;

“Levlake levlak lema halaktül eflak” (Sen olmasaydın Habibim Ben bu kâinatı yaratmazdım), buyuruyor.

Ne yazık ki zamanımızda, bazı ilim takımında olanlar Muhammed-ül Mustafa’yı (sav) çok basit görüyorlar. Allah (cc) onlara “Hâdi” ismiyle hidayet eylesin. İslam’ı yaşıyor gibi görünüyorlar ama İslam’ın en önemli mevzusu olan;

“Ey iman edenler! Allah’a (cc) itaat edin, Peygambere de itaat edin” (Nisa:59) ayetini dikkate almıyorlar. Muhammed-ül Mustafa (sav) hem evveldir hem ahiridir. O’nu çok sevmemiz lazım. Allah-ü Teâlâ seviyor ve meleklere de sevmesini emrediyor:

“Şüphesiz, Allah (cc) ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de O’na salât edin ve tam bir teslimiyetle O’na selam verin.” (Ahzab/56) buyuruyor, yine Mevlayı Zülcelâl Hazretleri:

“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.” (Haşr/7) ayet-i kerimesiyle Rasulullah’ın (sav) emrine ittiba etmenin farz olduğunu bildirmektedir.

“O heva ve hevesinden konuşmaz. O kendisine inzal olunan vahiyden başkası değildir” (Necm/3–4) ayet-i kerimesiyle de Rasulullah’ın (sav) sözünün kendi sözü olduğunu buyurmaktadır.

Muhammed-ül Mustafa’yı (sav) seven evliya olur, Allah’a dost olur, namazı da Miraç olur. O’nu basit görenler de kendileri basitleştirir. Esfel-i safiline kadar düşmeye başlarlar. Biz hiçbir Müslüman’ın, esfel-i safiline gitmesini ve yanmasını arzu etmeyiz. Allah (cc) da onlara “Hâdi” ismiyle hidayet, “Latif” ismiyle lütfeylesin.

Berat Gecesi’nin olmasının hikmeti, şöyledir: Allah-ü Teâlâ Hazretleri;

“Ya Habibim, kalk! Gece Beni zikret, yalvar, niyazda bulun.” buyurdu.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, Habibi Ahmet Resulü Muhammmed’e, cenneti ve cehennemi gösterdiği zaman; cehennemde yüzde yetmiş kadınlara, yüzde otuz da erkeklere azap edildiğini gördü, çok üzüldü. Ağlamaya başladı, öyle ki ailesine emretti;

“Beni hiç kimse ziyarete gelmesin, kapıyı ört, kimseye izin yok.”

Ebu Bekir Sıddık Hazretleri geldi, kapıyı açmadı. Ömer-ül Faruk Hazretleri geldi kapıyı açmadı. Osman-ı Zinnureyn Hazretleri geldi kapıyı açmadı. Aliyyel Murtaza Hazretleri geldi yine kapıyı açmadı. Peygamberimizin çok sevdiği kızı Fatımat-üz Zehra Anamız geldi:

 – Babacığım, Senin elemin benim elemim, senin kederin benim kederimdir, deyince kapıyı açtı.

Fatıma Annemiz baktı ki Peygamberimizin sakalları ıslanmış, seccade ıslanmış, dayanamadı:

– Nedir babacığım bu halin, diye sordu. Rasulullah (sav) Efendimiz:

– Ümmetimin hali nice olacak, ümmetimi azapta gördüm, onun için Mevlayı Zülcelâl Hazretlerine yalvarıyorum, buyurdu.

İşte Şaban-ı Şerif’in on dördüncü gecesini on beşinci gecesine bağlayan gece… Fatıma Annemiz bunu duyar duymaz evine geldi, gusül abdesti aldı ve ağlamaya başladı ve şöyle niyaz etti:

“Ya Rabbi! Hani Habibini sevdin de ‘Vema erselnake illa rahmetenlil alemiyn’ (Biz Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik) dedin. Ne olur babamın duasını kabul eyle, ümmeti Muhammed’i bağışla.”

Gözünden yaş ineceği anda da Cenab-ı Allah (cc), meleklere; “Fatımat-üz Zehra’nın, gözündeki yaş yere inmesin, düşmesin” diye emretti. Ardından da Rasulllah’a;

“Kalk Ya Habibim! Senin ümmetini beraat ettim, af eyledim. Bu gece hürmetine, daha nice geceler vereceğim senin ümmetine.” buyurarak kullarına af geceleri vereceğini müjdeledi.

Aman Ya Rabbi!

Ne rahmet ne mağfiret ne sevgi…

Ne güzel Habib ne güzel Dost…

Allah-ü Zülcelâl Hazretleri ne kadar af ve mağfiret sahibi…

Emirlerini tutmayan insanları af ve mağfiret etmek için; Mevlit Gecesi’ni, Miraç Gecesi’ni, Berat Gecesi’ni, Kadir Gecesi’ni, cuma gecelerini, bayram gecelerini vesile kılmıştır.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerine bu gecelerde affımız için yalvarmamız, dua etmemiz, elimizden geldiğince iyilik yapmamız, gündüzünde oruç tutmamız gerekmektedir. Sahabeler bu söylediklerimizi yapmışlar, böylece Allah’a (cc) dost olmuşlardır.

Bizlere bu nimetleri bedava veren, imtihan için bu dünyaya gönderen Cenab-ı Zülcelâl Hazretleridir.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum, Beni beslemelerini de istemiyorum. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” (Zariyat, 56–57–58)

Yani Mevlayı Zülcelâl Hazretleri;

“Ben insanları ve cinleri başıboş, gayesiz, rast gele yaratmadım. Bilakis, onları bir gayeye binaen yarattım. Sizi başıboş hayvan gibi de yaratmadım, sizin içinizden peygamberler gönderdim, kitaplar gönderdim, arifler gönderdim, veliler gönderdim; bunlara tabi olun, sıratı müstakimde olun, nefsinize ve şeytana uymayınız.”

“Sakın ha! Eğer nefsinize ve şeytana uyarsanız, azab-ı elimi de hazırladım” diyor.

Bizi eşref-i mahlûkat olarak havadaki, karadaki, denizdeki mahlûkatın en şereflisi ve en güzel bir surette yaratan Yüce Yaradan’dır. Ay, yıldız, semavat, bütün mükevvenat bizim içindir, ahirette öyledir.

Tövbe edelim de Allah’a layık kul, Muhammed-ül Mustafa’ya (sav) layık ümmet olalım.

Allah (cc) hepinizden razı olsun

Nuri KÖROĞLU