Nübüvvet ile Velayet Arasındaki Fark Meselesi

Lügat manası Peygamberlik demek olan Nübüvvet; Velayet ve Hilafet olmak üzere iki ayrı müesseseden ibarettir. Bütün Peygamberler, Peygamber olmadan önce hepsi Veli idiler. Veli olmaları hasebiyle de kendilerinde seçkin bir vasıf mevcut idi.
Velayet mertebesine iki yoldan biri ile ulaşmak mümkündür: Bunlardan birisi Allah-ü Teâlâ‘nın o zâta doğuştan belli bir kabiliyet vermesi sebebi ile o zâtın seçkin bir vasıf üzere bulunması söz konusudur.

Diğeri ise; çalışmak ve gayretle veya Allah dostlarının terbiyesinde yetişmek sureti ile o seçkinliğin elde edilmesidir. Nebi olan zâtların hepsi doğuştan Velilik sıfatına haizdirler. Velilerin de bir kısmı bu sınıftan olup, diğer bazısı da gayret ve büyüklerin elinde yetişerek olgunlaşmış olmalarıdır.
Her Resul, Nebi ve Veli‘dir. Her Nebi de Veli‘dir ama her veli, Resul ve Nebi değildir. Bu, geçmiş ümmetler için böyle olduğu gibi, bu ümmet hakkında da böyledir. Nebi olan zât, nübüvvet makamına çalışarak ulaşmaz. Çünkü Peygamberlik kesbi değildir. O ancak Allah-ü Teâlâ‘nın iradesi ile gerçekleşir.
Her Peygamber, ister Nebi olsun veya Resul olsun, Allah-ü Teâlâ‘dan aldığı vahyin gereğini yerine getirmede ve Peygamberlik vazifesini ifa etmede aynı konumdadırlar. Resul ile Nebi arasındaki ayrıcalık ise, Resulün yeni uygulamalar getirmesi, Nebinin ise, önceki uygulamaları duruma göre yorumlamasıdır. Fakat tebliğ ve davet hususunda aralarında fark yoktur. Bu yönüyle aynı konumdadırlar. Ama Allah Teâlâ‘ya yaklaşma noktasında aynı konumda değildirler.
Peygamberlerin özel manada, Allah‘a kulluk noktasında elde ettikleri yakınlık, Nübüvvet ve Risalet itibarı ile değil, sahip oldukları Velayet mertebesi itibarı iledir. Bu sebeple velayet mertebesi genel, nübüvvet mertebesi ise özeldir. Risalet makamı ise daha özel bir mertebedir. Hulasa; Peygamberlerin Allah‘a karşı elde ettikleri özel yakınlık mertebesi velilik sıfatları iledir. Nübüvvet mertebesi kendileri ile birlikte halkı alakadar eden bir keyfiyettir. Bu sebeple de Peygamberlerin vazifesi tebliğ ve davetten ibarettir. Fakat kişisel olarak gösterdikleri gayret, onların Veliliklerinin tescilidir.
Bazı kitaplarda “Velayet mertebesi, nübüvvet mertebesinden üstündür” şeklinde ibare geçer. Bu ifade çıplak vaziyette ele alındığı zaman, Veli olan kimse, Nebi olan kimseden üstündür, gibi bir mana hemen karşımıza çıkıverir. Hâlbuki bu böyle değildir. Hiçbir Veli, Nebi mertebesine ulaşamaz. Ama her Nebi, doğuştan Veli‘dir. Öyle ise bu sözün hakikati nedir? Denilecek olursa, deriz ki: Velayet mertebesi genel olması ve onda sa‘y-ü gayret şartı olması hasebi ile Nebi olan zâtın bu makamda, Nebi olmayanlardan daha seçkin bir konumda olduğu açıktır. Fakat onlara bu farklılığı kazandıran Nübüvvet mertebesi değil, Velayet mertebesidir. Bu sebeple velayet mertebesi nübüvvet mertebesinden daha büyüktür. Fakat bunu veli mi daha üstündür, yoksa nebi mi? Tarzında ele alanlar vardır ki, Nebi‘nin Veli‘den üstün olduğunda Şüphe yoktur. Sebebine gelince; Veli‘nin bir peygambere tabi olması şarttır. Nebi‘nin ise Veli‘ye intisabı Ģart değildir. Kendisine tabi olunanın daha üstün olması gerekir. Sonuç olarak; Veli‘nin vardığı en son mertebe, Velayet bakımından Nebi‘nin başladığı ilk mertebedir. Artık Veli zât için ilerisi söz konusu değildir. Nebi‘nin de Velayette vardığı en son mertebe, Resul olan zâtın Velayete ilk başladığı mertebedir. Resullerin vardığı en son durak ise Rasulullah (sav)‘in Velayetinin başlangıcıdır.

Nuri Köroğlu

Kaç Türlü Evliya Vardır ?

Allah-u Teâlâ Hazretlerinin, Evliya kullarını bilip tanımanın alameti vardır. şeriatı düzgünse, ahlakı güzelse, eliyle, diliyle, şehvetiyle, kimseye zarar vermiyorsa, O insan evliyadır.

Demek ki;

Eliyle kötülük yapmazsa, hırsızlık yapmazsa, vurmazsa, diliyle başkasını incitmezse, midesine haram lokma girmezse, şehvani arzusunu başka yerlerde tatmin etmezse, Kur‘an ve sünnete tam bağlı ise, işte O insan evliyadır. Evliya, nasıl asker denildiği zaman, erinden generaline kadar hepsine asker deniliyor. Ama hepsinin rütbeleri farklı farklı, kimi Onbası, çavuş, başçavuş, asteğmen, üsteğmen, yüzbaşı ve böyle böyle, Orgeneralliğe kadar yükseliyor ise, Evliyaya da, erinden generaline kadar evliya denir, onlarında kendi aralarında sınıf ve rütbeleri vardır.

Evliya, üç türlü olur.


Birincisi;

Allah-u Teâlâ Hazretleri onu sever. Allah bilir, kendisi ise bilmez.


ikincisi;

Hem Allah-u Teâlâ Hazretleri bilir, hem de kendisine bildirir.


Üçüncüsü ise;

Buna da Ulul Azam Evliya denir. Hem Allah-u Teâlâ Hazretleri bilir, hem kendisi bilir, hem de evliya olduğunu umuma bildirir.


Evliyalar iki hal üzere olurlar;

Birincisi

Allah‘ı seven, ikincisi ise Allah‘ın sevdiği evliyadır. Birinci evliya durumunda olan yani Allah‘ı seven evliya; Belli bir yaşa kadar hata işlemiş günah işlemiş, eşkıya, harami, alkolik… gibi durumlarına pişmanlık duyup tövbe etmiş ve nefsi ile çetin mücadelelere girip, Allah‘a dost olmuştur.

İkinci Evliya ise

Ezelden temiz gelir Cenabı Zül Celal Hz.lerine ve Habibine tam bir teslimiyet gösterir, Günahı Kebair‘den ve gafletten uzak olarak büyür. ilahi Muhafaza altında olur. Bu tür evliyaya‘da Allah‘ın sevdiği evliya denir.

Nuri Köroğlu