Sultanımdan Gönüllere : ALLAH’I ZİKRETMEK FARZ-I AYINDIR

Cennet Mekan Üstadımız Nevşehirli Hacı Abdullah GÜRBÜZ (ks) bir sohbetinde şöyle buyurmuştur ;

Bu fakire sorarsanız Allah’ı zikretmek, farz-ı ayındır. İmam-ı Rabbani Hazretleri de “farz-ı ayındır” diyor. İmam-ı Rabbani Hazretleri hem cehri zikir hem de hafi zikir yaparlardı.

Müceddid-i Elf-i Sani İmam-ı Rabbani Hazretlerine, bir molla diyor ki;

– Neden bu kadar zikrullah’tan bahsediyorsun?

İmam-ı Rabbani;

– Çünkü sahabe devrini okumuyoruz. Allah’ı (cc) zikreden, Allah’ı (cc) sever. Resulullah (sav) Efendimize salât-u selam getiren Muhammed-ül Mustafa’yı sever, kişi sevdiğiyle beraber olur.

Sonra o molla İmam-ı Rabbani Hazretlerine diyor ki;

– Sen niye farz-ı ayın dedin. Buna vacip diyenler de var, zikrullah farz diyenler de var ama Sen farz-ı ayın dedin kurtuluş yok o zaman.

Mübarek, o mollaya diyor ki;

–Kalk bakalım en son kazaya kalmış sabah namazını eda et.

Molla namaza başlamak için “Allah-ü Ekber” deyince de:

–Neyle başladın gördün mü? Allah’ı (cc) zikirle, demek her şeyin başı zikirdir, diyor Rabbani Hazretleri.       

Her şeyin özrünü Allah (cc) kabul ediyor, demiştik. Ameliyat oldun, namaz kılarken zorlanıyorsan özrünü kabul ediyor. Basur oldun, idrarını tutamaz hale geldin, devamlı kan geliyor vs. özrünü kabul ediyor. Hastalandığın zaman oruçta özrünü kabul ediyor. Hicaza gideceğin zaman oğlunu evlendiriyor, kızını gelin ediyorsun, özrünü kabul ediyor. Zekâtta özrünü kabul ediyor. Ancak Allah’ı (cc) zikirde özrü kabul etmiyor;

“Son nefese kadar beni zikredin” diyor. Nefes alırken “HAY” hayat veren, nefes verirken ise “HU” O’na dönücüyüz.

Yunus Emre öyle der;

“Anamdan doğdum geldim pazara,

Kefenimi aldım girdim mezara”

Doğmamız, ölmemiz arasındaki mesafede Cenab-ı Zülcelâl bizi nefesimizden soracak ve:

“Bu nefesi nerede harcadın? Benim için mi? Muhammed’im için mi? Kur’an’ım için mi? Çoluğun çocuğun maişeti için mi harcadın? Eğer öyleyse sana birinci kat cennetten sekizinci kata kadar takva olduğun ölçüde, çok güzel nimetler hazırladım. Yok, bu nefesi, nefsanî arzulardan hevai heveste, kumarda, içkide, fuhuşta, faizde, kötü düşünmekte, zina etmekte ve kötülüklerde harcadıysan, sana da azab-ı elimi hazırladım” buyuracak.

Allah (cc) bu ümmeti Muhammed’i daima kendini zikredenlerden eylesin.

Türkiye’mizde iki türlü Müslüman var. Ama Cenâb-ı Zülcelâl Hazretleri üçe ayırıyor Müslümanları. İman edenlere ey mü’minler, ey fasıklar, ey münafıklar diye sesleniyor. Şimdi ise Türkiye’mizde inandığı gibi yaşayanlar, bir de yaşadığı gibi inanlar var.

Allah’a (cc), meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, hayrın Allah-ü Teâlâ’dan, şerrin ise nefsimizden ve şeytana uyduğumuzdan dolayı yine Allah-ü Teâlâ’dan olduğuna inanan insanlara, Müslüman denir.

Bunu söyledikten sonra maksadımız olan Allah-ü Teâlâ’yı zikirden bahsedelim;

Resulullah (sav); sabah namazından sonra kerahet vaktine kadar zikrederlerdi ve cemaatle zikir yaptırırdı. İkindiden sonra da zikrullah yapardı. Bir gün;

“Ey ashabım! Cennet bahçelerine uğradığınız zaman meyvelerinden yiyiniz” buyurduğunda,

Sahabeler; “Aman Ya Resûlallah! Dünya’da cennet bahçeleri var mı?” diye sordular.

Bu soru üzerine Resulullah (sav);

Evet, var; Allah’ı (cc) zikreden meclis, Kur’an okunan meclis, Allah (cc) ve Resulü’nden bahsedilen meclisler” buyurdu.

Bir başka hadis-i şerifte;

“Ey ashabım Allah-u Teâlâ Hazretlerinin seyyar (hafaza) melekleri var. Allah’ı (cc) zikreden meclislere gelir. Dünya arzında başlar birinci semavata kadar Allah’ı (cc) zikrederler.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri Habir ismi ile haberdar olduğu halde;

“Ey meleklerim sizler nereden geldiniz?” diye sorar ve melekleri ile arasında şu konuşma geçer;

“Ya Rabbi! Senin kulların oturdular, Seni tespih, Seni tehlil, Seni tenzih ve zikrediyorlar”

“Peki, o kullarım Benden ne istiyor?”

“Ya Rabbi cennetini istiyorlar.”

“Onlar cennetimi gördüler mi?”

“Vallahi görmediler Ya Rabbi”

“Görseler ne yaparlardı?”

“Aşk ve muhabbetle Seni zikrederlerdi, Ya Rabbi”

“Daha Benden ne istiyorlar?”

“Ya Rabbi! Onlar cehenneminden Sana sığınıyorlar?”

“Onlar cehennemi gördüler mi?”

“Vallahi görmediler”

“Görseler ne yaparlardı?”

“Ağlayı, ağlayı, inleyi, inleyi, Seni zikrederlerdi; ‘Aman Ya Rabbi! Şu azab-ı elime bizi müstahak etme’ derlerdi”

“Daha Benden ne istiyorlar?”

“Ya Rabbi Senden günahlarının affını talep ediyorlar” derler.

Bunun üzerine Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri;

Ey Meleklerim! Sizlerde şahit olun ki onları affettiğim halde dağılsınlar” buyurur.

Melaikenin bir tanesi sorar;                                                                 

“Ya Rabbi orda bir tanesi zikrullah için gelmemiş idi, birisinden hacet isteyecekti, birisi de temaşa etmek için seyretmeye gelmişti.”

“O cemaatte bulundular ya, onları da affettim” buyuruyor. Hadis kitaplarında bunlar var oralardan bakabilirsiniz.

Eğer siz zikirden sonra çıksanız ve Allah (cc) için yemin etseniz, “hem vallahi, hem billahi! Benim günahım aff oldu” deseniz yemininize zarar gelmez. Allah (cc) affeder.

Yine bir gün Resulullah (sav) Mescidi Nebevi ’de zikir yaparken üç kişi gelir. Birisi halaka da boşluk bulur oturur. İkincisi edep eder, hayâ eder, uygun bir boş yer bulur orda durur. Üçüncüsü de meclisi terk edip gider. Zikrullah bittikten sonra Cebrail (as) Resulullah’a bildirir, Resulullah Efendimiz de sahabelere anlatır;

“Ey Ashabım size üç kişiden haber vereyim mi?” diye sorunca, sahabeler;

– Allah’ın Resulü (sav) daha iyi bilir, derler.

Resulullah (sav) şöyle buyurur;

– Biz zikrullah yaparken birisi geldi, halakada boşluk buldu oturdu. Allah (cc) ondan razı oldu.

İkincisi geldi, edep etti, hayâ etti, oda boş bir yere oturdu, Allah (cc) onu barındırdı.

Üçüncüsü terk etti gitti, Allah’ın (cc) gazabına uğradı.

İnşallah bizler Allah’ın (cc) gazabına uğrayanlardan olmayalım.

Zikrullah denildi mi kimisi alerji duyuyor, kaçıyor. Bal arısı olalım, eşek arısı olmayalım. Eşek arısına sormuş aşığın birisi;

– Ya, O da arı sen de arısın, sen neden bal yapmıyorsun?

Eşek arısı cevap vermiş; Ben bal yapamam. Ama ben hem bal yapanın balını yerim, hem de onu öldürürüm.

            Anneler, babalar! Aman ha! Sakın ha! Allah’ı (cc) zikreden insanlara, “Kafayı bozarsın Allah’ı (cc) zikretme, çünkü Allah’ı (cc) zikredersen ebedi âlemi kazanırsın. Sen dünyalıksın mal mülk kazanman lazım” demeyin.

Nuri KÖROĞLU

Sultanımdan Gönüllere : EMİR VE YASAKLARA DİKKAT

Âşık öyle diyor;

“Gurrap gibi ötmek ile, tembel tembel yatmak ile

Helal haram yutmak ile, cennet cemal bulunur mu?”

Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat edip, O’nu sevip, O’nun rızasını kazanmaya çalışanlar, ebedi âlemi görmüş, ebedi âlemi için çalışanlardır. Diğerleri ise bu dünya da toprak olacaktır. Bu dünya da yaşayanlar, saltanatlarını, emirlerini, yaşantılarını, her türlü kötülüklerini bu dünyada yaparlar. Öldükleri zaman kabirde ne yapacaklar?

Cenab-ı Allah; “Ben size şah damarınızdan yakınım. Ecel geldi şimdi nereye gideceksiniz bakalım. Hangi Rab kurtaracak sizi benim elimden? Hangi ilahınız kurtaracak kim kurtaracak sizi? Şimdi hesabınızı göreceğim” buyuruyor.

Biz bunların hepsine inandık. Rabbim O’nu zikrederken ruhumuzu teslim etmeyi nasip ve müesser eylesin. Allah (cc) günahlarımızı affettirecek ameller işlemeyi nasip etsin. (Âmin)

Ömer ibni Hattab Hazretleri bir gün halife Ebubekir Sıddık (ra) Hazretlerinin evinin önünden geçerken içerden ağlama sesleri işitir.

­­-Ya Rabbi emir-el müminin Ebubekir ağlıyor. Ya Rabbi onun elemi benim elemim, onun kederi benim kederim. Onun hüznü benim hüznüm, deyip oda ağlamaya başlar.

Ardından hemen kapısını çalar. Ebubekir Sıddık Hazretleri bakar ki Ömer ibn-i Hattabın da gözleri yaşlı, sakalları ıslanmış:

-Ya Ömer kardeşim bu hüznün sebebi nedir?

-Ya Emire-el müminin ben senin ağladığını duyunca hüzünlendim ağlamana dayanamadım, onun için bende ağlamaya başladım. Senin sıkıntın, elemin nedir? diye sorunca, Ebubekir Sıdık (ra)Hazretleri:

-Ya Ömer Ashab-ı Resulü mescid-i nebeviye topla, der.

Hazreti Ömer hemen bütün sahabeleri mescidi nebeviye toplar. Ebubekir Sıddık Hazretleri gelir ve şöyle der:

-Ey Ashabı Resul! Bugün ben bir rüya gördüm.

Sahabeler: Hayrola, hayırdır İnşallah, derler.

Ebubekir Sıdık (ra) Hazretleri:

“Rüyamda mahşer kurulmuştu. Herkes 33 yaşındaydı. Fevç fevç insanlar bir kurtuluş arıyordu. Baktım ki sağ tarafta gayet nurlu insanlar ağlaşıyorlar, yanımdaki melaikeye sordum:

Bunlar kimdir? Melaike:

–Ya Ebubekir! Bunlar Allah’ın sevgili kulları, Muhammed-ül Muhtarın sevgili yârenleri, Allah’ın evliyaları ve veli kullarıdır. “Ya Rabbi! Habibin Ahmed Resulün Muhammed’in ümmetini cennete dâhil eyle” diye ağlaşıyorlar, deyince.

Ben de sordum:

-Habibi Ahmed Resulü Muhammed nerede? Beni onun yanına götürün.

Melaike beni arşı âlânın yanına getirdi. Allah’ın Resulünü daha önce hiç böyle görmemiştim. Sağ eli arş-ı âlâyı tutmuş, sol eli yedi kat cehennemi kapatmış bir halde;

“Ya Rabbi, ümmetim de âlimler var!

Ya Rabbi, ümmetimde abidler var!

Ya Rabbi, ümmetimde şehitler, şühedalar var!

Ya Rabbi, ümmetimde veliler var, sadıklar var!” diye nida ediyordu.

Cenab-ı Zül Celal Hazretleri de;

“Habibim Ahmet Resulüm Muhammed, sen hep benim sevdiğim kullarımı söylüyorsun.

Senin ümmetinde zaniler var, İçkiciler var, kumarcılar var, katiller var, faizciler var, eşcinseller var, günahı kebair işleyenler var” deyince;

“Evet, Ya Rabbi! Ama puta tapan yok Ya rabbi!” diye ağlamaya başladı. O sıra ben de ağlamaya başladım.

Cenab-ı Zül Celal Hazretleri;

“Habibim Ahmet Resulüm Muhammed, ümmetini bağışladım” dedi. Tam,

“Hepsini bağışladı mı?” diyeceğim anda,

Ömer İbni Hattab kapıyı çaldı”, der.

Bunun üzerine bütün sahabeler;

“Acep ola gece teheccüd namazını kılanları mı affetti?

Cömertleri mi affetti, şehitleri mi affetti. abidleri mi affetti, zahitleri mi affetti?

Aman Ya Rabbi! Acep ola Gece teheccüd namazları kılanları mı affetti?

Sabaha kadar hatimle namaz kılanları mı affetti?

Pazartesi, perşembe günü oruç tutanları mı affetti?

Anasına, Babasına itaat edenleri mi affetti?

Şehitleri mi affetti, şühedaları mı affetti, kimleri affetti?

Affettim dedi, ama hangi zümreyi affetti? Diyerek, ağlamaya başlarlar.

Sahabeler huşu içerisindeyken;

“Hepsini! Hepsini! Hepsini!” diye bir nida duyarlar. Bu sesi işiten her sahabe ağlaya ağlaya “Elhamdülillah” deyip secdeye kapanır.

Allah’ın bütün sevgili kulları ümmeti Muhammed için dua ediyor ne yazık ki alttaki insanlarda horoz dövüşü gibi  “Sen şucusun, sen bucusun” diye tefrika çıkarıyorlar.

Bunu anlatmamın hikmeti… Sevelim birbirimizi. Hangi tarikat olursa olsun, Ehl-i Sünnet Vel Cemaat olanlara selam verelim.

Rasulullah (sav);

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız”, buyurmuştur.

Allah-ü Teala Hazretleri cümlenizi kaza ve belalardan hıfz-ı muhafaza eylesin. Bizleri kendine layık kul, Resulullah’a (sav) layık ümmet eylesin. Göz açıp kapayana kadar bizleri nefsimizin eline bırakmasın İnşallah! (Amin)

Nuri KÖROĞLU