Sultanımdan Gönüllere : BİRBİRİMİZDEN RAZI OLMALIYIZ

Üstadımız Hadim-ül Fukara Nevşehirli Hacı Abdullah Gürbüz hz.leri bir sohbetinde şöyle buyurmuştur ;

Bilal Baba Cennet Mekân, derdi ki;

“Evladım! Mü’minlere, dervişlere, Azrail (as) geldiği zaman etrafını dolaşır, ayağına dolaşır. Bakar ki; “Allah, Allah” diye zikrediyor o hasta.

Azrail (as) der ki; “Ya Rabbi! Seni zikrediyor, ağzının nurundan yanına yaklaşamadım.”

Cenâb-ı Hakk O’na şöyle der;

“O kulum Bana âşık, avucuna ‘Lâ İlâhe İllâllah Muhammed-ur Rasulullah’ yaz.”

Onu görünce, o hasta ruhunu verir.

“Bazıları da Benim Lafza-i Celalime âşık ‘Allah’ yaz” der, Allah (cc) diye ruhunu teslim eder.

“Bazısı da Benim “Hu” ismime âşık”,Hu diye gider.

“Bazısı da “Hay” ismime âşık”, ‘Hay Allah’ diye gider. Bunlar öldükten sonra kabre getirirler, kabre koyulunca malı, mülkü, evladı burada kalır; birde bakmışsın ki adamın ruhu uçmuş gitmiş.

Melekler; “Aman Ya Rabbi! Biz sorgu sual soracaktık, bu hemen kayboldu.” derler. Cenâb-ı Zülcelâl Hazretleri;

“O, Benim dostumdur. Sorgusunu, sualini dünyada verdi. O benim dostumdur. Siz O’na sual soramazsınız.” buyurur.

Onun için Allah (cc) hepimizi de bütün mü’minleri de, dostlarından eylesin inşallah.

Biliyorsunuz Avrupa’da da derviş kardeşlerimiz var. Birkaç söz de Avrupa’daki kardeşlerimize söylemek istiyorum.

Avrupa gayri Müslim memleketi olduğu için, burada ki tayfa-i cinin %90’ı kâfirdir. %10’u Müslüman olmaya başlamıştır. Sizler evinizde ezan okuyun, namaz kılın, “Ayet-el Kürsü’yü” açıktan okuyun, “Amenerresulü’yü” açıktan okuyun, “Huvallahüllezi’yi” açıktan okuyun. Ayet-el Kürsü’yü okuduktan sonra “Bu ev bizim defolun gidin” deyin, böylece tayfa-i cini savarsınız. Sizlere zarar veremezler. Dervişlere Cenâb-ı Allah nurdan bir elbise giydirir, tayfa-i cinler sizi görür görmez kaçarlar.

Cenâb-ı Zülcelâl Hazretleri ve Peygamber (sav) Hazretleri “Sihre inanmayınız” buyurmuşlardır.

Sihir vardır, “Ama falanca sihir yapıyor, bana sihir yapıyorlar” diyen herkese inanmayın. Bu sihiri yapanlara lanet olsun! Lanetullahialeyh!

Eğer siz Felak ve Nas surelerini ve yedi defa Ayet-el Kürsü’yü okursanız size sihir, isabet etmez. Yapan adama geri döner, o habis insanı bulur.

Fala inanmayın. Şimdi kahve falına, kitaba, kâğıda, yıldız nameye bakıyorlar. Bunlara kesinlikle inanmayın. İnanmak da imanı zayıflatır. Çünkü Allah bildirmedikçe, gaybı Allah’tan başka hiç kimse bilemez . Allah’ın Resulü (sav) bunları men etmiştir. Fala bakanlar ve baktıranlar için;

“Lanet olsun, onlar Allah’ın (cc) cennetine girmesin. Şeytan nasıl kovulduysa, onlarda kovulsun” buyurmuştur.

İki türlü ruh vardır. Biri ruh-u sultani, diğeri de ruh-u nefsanîdir.

Ruhu sultani; “Namaz kıl, abdest al, ibadetini yap, zikrini yap, Allah de” derken,

Ruh-u nefsanî; “Hele şimdi dur bakalım. Bugüne kadar ‘Allah’ dedin de ne oldu sanki? Duanı mı kabul etti? Allah dedin de sana bir şeyler mi kazandırdı? ‘Allah’ dedin, bak kocan sana şöyle sıkıntı yapıyor. Oğlun laf dinlemiyor, senin dediğin hiçbir şey olmuyor, acele etme bakalım sonra kılarsın namazını” diyerek seni oyalar. İşte bu nefistir. Nefis verir vesveseyi, yani vesvese kendi içimizdedir.

Biri gelip; “Sana büyü yapmışlar” der. O gün kocanız eve biraz sıkıntılı gelirse, siz de ona niye şunu almadın, niye bunu almadın, diye çıkışırsanız, o da kızıp ananıza babanıza küfrederse, siz hemen; “İşte evvel beni çok seviyordu, şimdi yüzü beş karış oldu. Herhalde bize büyü yaptılar” dersiniz.

Ne büyüsü! Lisanımızda kabahat… Adam eve sıkıntılı gelmişse üzerine giderseniz olacağı budur. Unutmayın yuvayı dişi kuş yapar. Kocalarınıza itaat edin ki Cennetlik olasınız. Kocalarınızdan sorsak;

“Ailen nasıl memnun musun?” diye,

“Allah (cc) razı olsun, ben memnunum” dedi mi, ehl-i Cennet’sin…

Kadınlardan sorsam;

“Kocalarınız nasıl, yaşantısı Şeriat’a, İslam’a uygun mu?” diye

“Allah (cc) razı olsun, çok memnunuz” dedi mi işte Cennetlik…

Birbirimizden razı olacağız, birbirimizi seveceğiz, birbirimizi incitmeyeceğiz. Dinimizde tokat yok, dövmek yok, küfür yoktur. Asalet takva ile olur. Takvası olan asildir.

Birinin babası sarhoşmuş, kızının ne suçu var; anası kötü yoldaymış, oğlunun ne suçu var.

Bir gün bir kişi gelip de Resulullah’a;

“Ya Resulullah şu çocuğu görüyor musun? O veledi zinadır.” deyince, Resûlullâh Efendimiz hemen;

“Susun bir daha böyle söylemeyin, O çocuk masumdur.” buyurarak o kişiyi ikaz etmiştir.

Annesinin, babasının günahından dolayı insanları bühtan altına almayın. Kiminin bacısı bozuk olur, kiminin kardeşi bozuk olur. Kiminin kardeşi kumar oynar, kötü şeyler yapar. Kalkıp ta o öyledir diye, ailesi de kötüdür deyip insanları sıkıntıya sokmayın. Bunlar doğru değil.

Evinizde nur gibi olun.

Kadınlar! İş yaparken, besmeleyle başlayın. Süpürürken “Allah Allah”, ütü yaparken “Allah Allah”, yemek yaparken “Allah Allah”, her işinizi yaparken “Allah Allah” diyerek zikredin. Eliniz işle, diliniz de zikirle meşgul olsun.

Kocanıza suyu verirken;

“Şifa niyetine Ya Rabbi!  Ya Şafi, şifa ver”. Çocuklarınıza bir şey yedirip içirirken;

“Bismillahirrahmanirrahim, çok şükür elhamdülillah, Ya Şafi şifa ver” derseniz, birlik beraberlik olur, evinizde huzur, paranızda bereket olur. Ömrünüz uzun olur, Allah’ta (cc) sizi sever. Yok; “Allah (cc) belanı versin” derseniz, o çocuk bela bulur.  Mesela trafik kazasında yaralanır. Gene ona sen bakarsın, yani belayı gene sen çekersin. Ya da “Allah (cc) belanı versin” derseniz o çocuk bir suç işler, hapse girer, yine bela seni bulur.  Kızdığınız da “Allah seni evliya etsin ” deyin. Bela anmayın, herkesi daima rahmetle yâd edin.

Allah (cc) razı olsun anamdan. 1965’de yanına gittiğimizde siyah sakalım vardı, o zamanlar hocalarda, hacılarda, müftülerde sakal yoktu. Beni o halde görünce hemen bağrına bastı ve:

“Allah’ım (cc) ne olur, evladımı Muhammed’e yar eyle. Oğlumu evliyalardan eyle Ya Rabbi. Cennet’te Muhammed ile Cemalullah’la beraber olalım, İnşallah” diye dua ederdi. Annemizin duasını aldık, Elhamdülillah…

Sizler de evlatlarınızdan hayır duanızı eksik etmeyin İnşallah…

Nuri KÖROĞLU

Sultanımdan Gönüllere : EMİR VE YASAKLARA DİKKAT

Âşık öyle diyor;

“Gurrap gibi ötmek ile, tembel tembel yatmak ile

Helal haram yutmak ile, cennet cemal bulunur mu?”

Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat edip, O’nu sevip, O’nun rızasını kazanmaya çalışanlar, ebedi âlemi görmüş, ebedi âlemi için çalışanlardır. Diğerleri ise bu dünya da toprak olacaktır. Bu dünya da yaşayanlar, saltanatlarını, emirlerini, yaşantılarını, her türlü kötülüklerini bu dünyada yaparlar. Öldükleri zaman kabirde ne yapacaklar?

Cenab-ı Allah; “Ben size şah damarınızdan yakınım. Ecel geldi şimdi nereye gideceksiniz bakalım. Hangi Rab kurtaracak sizi benim elimden? Hangi ilahınız kurtaracak kim kurtaracak sizi? Şimdi hesabınızı göreceğim” buyuruyor.

Biz bunların hepsine inandık. Rabbim O’nu zikrederken ruhumuzu teslim etmeyi nasip ve müesser eylesin. Allah (cc) günahlarımızı affettirecek ameller işlemeyi nasip etsin. (Âmin)

Ömer ibni Hattab Hazretleri bir gün halife Ebubekir Sıddık (ra) Hazretlerinin evinin önünden geçerken içerden ağlama sesleri işitir.

­­-Ya Rabbi emir-el müminin Ebubekir ağlıyor. Ya Rabbi onun elemi benim elemim, onun kederi benim kederim. Onun hüznü benim hüznüm, deyip oda ağlamaya başlar.

Ardından hemen kapısını çalar. Ebubekir Sıddık Hazretleri bakar ki Ömer ibn-i Hattabın da gözleri yaşlı, sakalları ıslanmış:

-Ya Ömer kardeşim bu hüznün sebebi nedir?

-Ya Emire-el müminin ben senin ağladığını duyunca hüzünlendim ağlamana dayanamadım, onun için bende ağlamaya başladım. Senin sıkıntın, elemin nedir? diye sorunca, Ebubekir Sıdık (ra)Hazretleri:

-Ya Ömer Ashab-ı Resulü mescid-i nebeviye topla, der.

Hazreti Ömer hemen bütün sahabeleri mescidi nebeviye toplar. Ebubekir Sıddık Hazretleri gelir ve şöyle der:

-Ey Ashabı Resul! Bugün ben bir rüya gördüm.

Sahabeler: Hayrola, hayırdır İnşallah, derler.

Ebubekir Sıdık (ra) Hazretleri:

“Rüyamda mahşer kurulmuştu. Herkes 33 yaşındaydı. Fevç fevç insanlar bir kurtuluş arıyordu. Baktım ki sağ tarafta gayet nurlu insanlar ağlaşıyorlar, yanımdaki melaikeye sordum:

Bunlar kimdir? Melaike:

–Ya Ebubekir! Bunlar Allah’ın sevgili kulları, Muhammed-ül Muhtarın sevgili yârenleri, Allah’ın evliyaları ve veli kullarıdır. “Ya Rabbi! Habibin Ahmed Resulün Muhammed’in ümmetini cennete dâhil eyle” diye ağlaşıyorlar, deyince.

Ben de sordum:

-Habibi Ahmed Resulü Muhammed nerede? Beni onun yanına götürün.

Melaike beni arşı âlânın yanına getirdi. Allah’ın Resulünü daha önce hiç böyle görmemiştim. Sağ eli arş-ı âlâyı tutmuş, sol eli yedi kat cehennemi kapatmış bir halde;

“Ya Rabbi, ümmetim de âlimler var!

Ya Rabbi, ümmetimde abidler var!

Ya Rabbi, ümmetimde şehitler, şühedalar var!

Ya Rabbi, ümmetimde veliler var, sadıklar var!” diye nida ediyordu.

Cenab-ı Zül Celal Hazretleri de;

“Habibim Ahmet Resulüm Muhammed, sen hep benim sevdiğim kullarımı söylüyorsun.

Senin ümmetinde zaniler var, İçkiciler var, kumarcılar var, katiller var, faizciler var, eşcinseller var, günahı kebair işleyenler var” deyince;

“Evet, Ya Rabbi! Ama puta tapan yok Ya rabbi!” diye ağlamaya başladı. O sıra ben de ağlamaya başladım.

Cenab-ı Zül Celal Hazretleri;

“Habibim Ahmet Resulüm Muhammed, ümmetini bağışladım” dedi. Tam,

“Hepsini bağışladı mı?” diyeceğim anda,

Ömer İbni Hattab kapıyı çaldı”, der.

Bunun üzerine bütün sahabeler;

“Acep ola gece teheccüd namazını kılanları mı affetti?

Cömertleri mi affetti, şehitleri mi affetti. abidleri mi affetti, zahitleri mi affetti?

Aman Ya Rabbi! Acep ola Gece teheccüd namazları kılanları mı affetti?

Sabaha kadar hatimle namaz kılanları mı affetti?

Pazartesi, perşembe günü oruç tutanları mı affetti?

Anasına, Babasına itaat edenleri mi affetti?

Şehitleri mi affetti, şühedaları mı affetti, kimleri affetti?

Affettim dedi, ama hangi zümreyi affetti? Diyerek, ağlamaya başlarlar.

Sahabeler huşu içerisindeyken;

“Hepsini! Hepsini! Hepsini!” diye bir nida duyarlar. Bu sesi işiten her sahabe ağlaya ağlaya “Elhamdülillah” deyip secdeye kapanır.

Allah’ın bütün sevgili kulları ümmeti Muhammed için dua ediyor ne yazık ki alttaki insanlarda horoz dövüşü gibi  “Sen şucusun, sen bucusun” diye tefrika çıkarıyorlar.

Bunu anlatmamın hikmeti… Sevelim birbirimizi. Hangi tarikat olursa olsun, Ehl-i Sünnet Vel Cemaat olanlara selam verelim.

Rasulullah (sav);

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız”, buyurmuştur.

Allah-ü Teala Hazretleri cümlenizi kaza ve belalardan hıfz-ı muhafaza eylesin. Bizleri kendine layık kul, Resulullah’a (sav) layık ümmet eylesin. Göz açıp kapayana kadar bizleri nefsimizin eline bırakmasın İnşallah! (Amin)

Nuri KÖROĞLU

Nefsin Hastalıkları : UZUN EMEL TAŞIMAK

Uzun emelden maksat, çok yaşayacağını hayal etmek ve bu hayali hakikat zannetmektir. Kimin ne kadar yaşayacağı belli ve garantili olmadığı için, çok yaşayacağını düşünmek, aldatıcı bir hayalden ibaret kalır.

Allah Rasulü (sav) Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz şöyle buyurmuştur:

1- “Sizin için en çok iki şeyden korkuyorum. Bunlar uzun emel (çok yaşama hayali) ve nefse uymaktır. Çünkü uzun emel, size ahireti unutturur. Nefse uymak ise sizi Hakk’tan uzaklaştırır.”

2- “Dünya üzerine kapanan, ona hırsla sarılan ve onu şiddetle tutan bir kimse, dünyada üç şeyle cezalandırılır. Bu şeyler, zenginliği olmayan fakirlik (kendini her zaman ve her şeye rağmen fakir hissetmek), bitmesi olmayan meşguliyet (ve bunun verdiği bedenî ve aklî yorgunluk) ve hiç geçemeyen tasa ve endişedir.”

Ebüdderda radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Ey insanlar! Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılmaktan utanmıyor musunuz? Bunun çılgınlık, akılsızlık ve gerçeklere ters düşmek olduğunu görmüyor musunuz? Bu dünyaya ilk gelenler sizler değilsiniz. Peki, sizden öncekiler ne oldular? Meskenleri kabir, emelleri hayal, mal ve mülkleri talan olmadı mı?”

Âdem (as) çocuklarına şunu söylemiştir:

“Dünyaya güvenmeyin! Çünkü ondan çıkarılacaksınız. Nefislerinize uymayın! Çünkü nefse uymak pişmanlık doğurur. Bir iş yapmak istediğiniz zaman, onun başlangıcına değil, sonucuna bakın ve sonucuna göre yapma veya yapmama kararını verir. Bir işe karşı vicdan ve kalbinizde çekingenlik ve sıkıntı duyarsanız, o işten sakının. Çünkü bu hisler Allah Teâlâ’dan size bir uyarıdır. Bir işi yapmaya kalkışmadan önce onu ehliyle (o işin ehli, erbabı ve uzmanı olan kimselerle) danışın.”

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

1-“Yapacağın işleri onlarla danış.”(Ali İmran/159)

2-“Mü’minlerin işleri aralarında meşveret etmekledir.”(Şura/38)

Allah Rasulü (sav)’de şöyle buyurmuştur:

“İstişare ve meşveret eden bir kimse, yanlış iş yapmaz.”

Başka bir hadisinde de Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Sabahladığın zaman, akşama kadar yaşayacağını düşünme. Akşamladığın zaman da sabaha kadar yaşayacağını düşünme. Çünkü yarın isminin diriler arasında mı, ölüler arasında mı olacağını bilemezsin. Onun için, hazırlıklı ol ve hayatından ölümün sağlığından da hastalığın için hisse ve pay ayır.”

Rasulullah (sav) bir gün ashabına: 

“Hepiniz cennete girmek istiyor musunuz?”, diye sordu. Ashap:

“Evet, hepimiz bunu istiyoruz.”, dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü Aleyhissaletü Vesselam şöyle buyurdu: “Öyleyse dünyanın süs ve lüksüne talip olmayın. Çünkü bunlar cennette fazlasıyla vardır. Uzun emel taşımayın. Çünkü bu aldatıcı ve zarar verici bir hayaldir. Kabri ve oradaki çürümeyi unutmayın. Başınızı kötü fikirlerden, midenizi haram gıdalardan koruyun. Göz, dil, kulak ve ellerinizi denetleyin.”

“Bu ümmetin başında gelenlerin salah ve kurtuluşu zühd ve takva (iman kuvveti, haramlardan sakınma) sayesinde gerçekleşmiştir. Bu ümmetin sonunda gelenlerin fesat ve helak oluşu ise uzun emel ve dünya sevgisi sebebiyle olacaktır.”

Üsame ibni Zeyd (ra), bir ay borç ile bir köle satın almıştı. Allah Rasulü (sav) bunu duyunca şöyle buyurdu:

“Siz Üsame’nin uzun emeline şaşmaz mısınız? O, bir ay vade ile borç altına girmiştir. Allah’a yemin ederim, nice kimseler kalkan göz kapakları inmeden önce ölürler. Nice kimseler açılan dudakları kapanmadan önce ölürler ve nice kimseler çiğnedikleri lokmayı yutmadan önce ölürler. Allah’a yemin ederim, size vaat edilen ölüm ansızın çıka gelir ve o gelince siz onu geri çeviremezsiniz.”

Abdullah ibni Abbas (ra) şunu söylemiştir:

“Allah Rasulü aleyhissalatü vesselam, genellikle, abdest bozduğu zaman, hemen teyemmüm ederdi.

Ya Rasulullah! Nasıl olsa, biraz ileride suyla abdest alacaksın. Teyemmüm etmeye ne lüzum vardır, dedikleri zaman da, kendisi şöyle derdi:

“Belki suya ulaşmadan önce ölürüm.” 

Allah Rasulü (sav) bir gün bir çöp parçası alıp yerde birbirine paralel üç tane çizgi çizdi ve ondan sonra şöyle dedi:

“Birinci çizgi insandır. Onun önündeki çizgi onun ecelidir. Daha ötedeki çizgi ise onun emelidir. İnsan, kendisine yakın olan ecelini görmez, kendisinden uzak olan emeline ulaşmaya çalışır. Fakat emeline ulaşmadan önce eceli onu yakalar.”

Nuri KÖROĞLU