Nefsin Hastalıkları : İSRAF

“İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.” (İsra 26,27)

İsraf; lüzumsuz yere harcama yapmak, ihtiyaçtan fazla tüketmek, saçıp savurmaktır. İnsan fiillerinde; sınırı aşan, aşırılık yapan, dengesiz harcama yapan kimseye de müsrif denir. Tüketim ve harcamanın; en aşağı derecesi cimrilik, orta derecesi iktisat, aşırı derecesi ise israftır. İsraf cimrilikten de kötüdür. Allah-ü Teâlâ Hazretleri bir ayeti kerimede cimrilik hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Elini boynuna bağlı tutma (cimrilik yapma). Onu, büsbütün de açıp-saçma (İsraf da yapma), sonra kınanır, kaybettiklerinin hasretini çeker durursun.” (İsra/29.)

İslam’ın emri iktisattır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav); “İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.” (Bezzar) buyurmuşlardır. İsrafın mukabili olan iktisat, mü’minlerin bâriz vasıflarından birisidir. Allah-ü Teâlâ Hazretleri cömertleri bir ayeti kerimesinde şu şekilde övmüştür;

“Onlar ki, (Rahman’ın has kulları) harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.(Furkan/67)

İsrafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allah-ü Teâlâ’nın verdiği bir nimettir. Ahireti kazanmak mal ile olur. Dünya ve ahiret mal ile intizam bulur, rahat olur. Hac ve cihad sevabı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat ve kuvvet bulması mal ile olur. Başkasına muhtaç olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı dolaşmak, fakirlerin yardımına yetişmek mal ile olur. Mescitler, okullar, hastaneler, yollar, çeşmeler, köprüler, yaparak insanlara hizmette mal ile olur. Peygamber Efendimiz (sav);

“İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.” (Kudai) buyuruyor.

İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nafile ibadet etmekten daha çok sevaptır. Mal kıymetli olunca, onu israf etmek elbette kötüdür. Efendimiz (sav);

“Allah-ü Teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kulda haramlardan kaçınır, akrabasını sevindirir, malından hakkı olanları bilip verir ise, cennetin yüksek derecesine kavuşur.” buyurmuşlardır. (Tirmizi)

İsrafın ikinci sebebi ise sefahattir. Sefahat; zevk ve eğlenceye olan düşkünlüktür. Birçok kimseyi israfa alıştıran bir hastalıktır. Sefihlik aklın kıt olmasından kaynaklanır. Efendimiz (sav) Hz. Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken: “Lüks ve israf içinde yaşamaktan sakın. Çünkü Allah’ın kulları, nimetler içerisinde yüzer değildir.” buyurarak israfa dalmaktan sakındırmıştır.

İsraf edilen şeylerin değerine göre israf önem kazanır. Mesela bir gram altını atıvermekle bir dilim ekmeği atıvermek aynı şey değildir. Günümüzde altının israfı daha büyük zarardır. Yaratılmışlar içinde en değerli yaratık insan olduğuna göre, yerde ve göktekilerin insan için yaratılıp, insana hizmet ettiğine göre, asıl israf edilmemesi gereken şey insandır. Rabb’ine ibadet etmesi için yaratılan insanın, isyan etmesi haddi aşmaktır. Dünyadan cennete doğru uzanan sırat-ı müstakimden çıkıp, cehenneme doğru yol olması haddi aşmaktır, israftır. Sırat-ı müstakimde, insanlara kılavuzluk yapan peygamberlere uymaması, onların kılavuzluğunu reddetmesi insanın kendisini israf etmesidir. Kur’an-ı Kerim’de insan israfından bahseden ayetler; yiyecek, içecek maddelerinin israfından bahseden ayetlerden fazladır. Çünkü güneş ve güneş enerjisi, su enerjisi, toprak ve ürünleri, deniz ve ürünleri hepsi insan için yaratılmıştır. Öyle ise hiçbir şey yaratıldığı gayenin dışında kullanılmamalı, özellikle de israf edilmemelidir.

Kur’an-ı Kerim’e göre; unutulup gitmek de bir israftır. Rabb’ini unutanların unutulacağı, böylece israf edenlerin cezalandırılacağı haber verilir.

“Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” (Taha/124)

Kılavuzu takip etmeyen, cehalet ve küfür bataklığına çakılıp boğulan insan, kendisini israf etmiştir. İnsanın da cennete girmesi gerekirken cehenneme gitmesi israftır. Onun için en büyük israf budur. Bu dünyada iken Rabb’imizin insana vermiş olduğu nimetleri değerlendirmemek bir israftır. Bir insanda fevkalade cevval bir zekâ varsa, öbüründe fevkalade bedeni bir kabiliyet varsa, öbüründe sanata, ticarete bir kabiliyet varsa, bunlar değerlendirilmeden gidiyorsa, keşfedilmemiş madenler gibi yok olup gidiyorlar demektir. Madenler yine ileride değerlendirilir ama bu insanlar ölünce, bu dünyada değerlendirilmeden gidiyorlar. Bir de imanı elinden alınmışsa o da cehenneme atılmış olduğundan dolayı israf edilmiş oluyor.

İsrafın en kötüsü, insanın ve emeğin zayi edilmesidir. İnsana, insanüstü bir değer verip onu yüceltmek israf olduğu gibi, onun kadrini ve kabiliyetini bilmemek de israftır. Çocuklara önem vereceğiz diye büyükleri ihmal etmek, onları horlayıp dışlamak israftır. Bilgili ve becerikli insanları değerlendirmemek ve onları faydalı olamayacakları sahalarda çalıştırmak israftır. Bir emanet olan devlet ve millet işlerini ehline vermeyip, korkak aciz kimselere vermek, emanete ihanet ve israftır. İnsanların güç ve gayretlerini, haram olan işyerlerinde harcaması da günahtır. İnsanın ve emeğin israfıdır. Yerini bulmayan bir tuğla parçası, yırtılıp atılan bir kâğıt, çöpe atılan bir ekmek, cam kırığı, hayvanın yemesi gerekirken çevreye atıp saçtığımız meyve kabuğu vs. bir israftır. Hayvana hayvan muamelesi yapılması gerekirken haddi aşarak, pek çok insana gösterilmeyen ilgiyi göstermek israftır. Hemen belirtelim ki ileri teknoloji ürünlerini kullanmak israf değil, bir ihtiyaçtır. İslam’ın haram kıldığı lüks; içki, kumar, fuhuş yolunda harama mal sarf etmek, aşırı giyim ve gücünün üzerinde harcama yapmak, gurur, kibir, şan ve şöhret için ziyafet düzenlemek maksadıyla yapılan bütün harcamalardır. Lüzumsuz kullandığımız lamba, boşa akan damla, bahçede ve saksıda olması gerekirken koparılan çiçek, bir müddet sonra çer-çöp olan çelenk, çeşitli sebeplerle katledilen orman ve ağaçlar birer israftır.

Peygamber Efendimiz (sav), Sa’d (ra)’ın abdest alırken yanına uğradı. Ve O’na: “Bu israf nedir?” dedi. Sa’d (ra): “Abdestte israfa olur mu?” dediğinde, Efendimiz (sav) şöyle cevap verdi: “Evet. Akan bir ırmağın kenarında da olsan, israftan sakın.”

Şu imtihan dünyasında en kıymetli sermayemiz zamandır. İyi veya kötü bir iş yaparken, saatimizin saniyesine bakarak zamanın çok hızlı geçtiğini daha iyi anlarız. İslam büyükleri zamanı keskin bir kılıca benzetirler. Onu iyi kullanırsak iş görür. Eğer onu iyi tutamaz isek, o bizi keser, mahveder. İslam’ı yaşamak ve hayata hâkim kılmak için zaman, bizlere bir emanet ve fırsat olarak verilmiştir. İmam Râzi (ra) şöyle nakleder: “Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin. Onun bu sözünü duyunca, bu söz: Asr suresinin anlamıdır” dedim. İnsana verilen ömür, bir buz gibi erimektedir. Vaktimizi gıybetle ve haram olan işlerle öldürmek, sağlığımızın kıymetini bilmemekte israftır. O halde ömür sermayemizi ve nefeslerimizi, Allah yolunda, Allah’ın rızasını tahsil etmek için harcayalım. Şu İlahi ikazı unutmayalım:

“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”

Nitekim Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Bir kulun, ömrünü nerede tükettiği, ilmiyle nasıl davrandığı, malını nasıl kazanıp nereye harcadığı, vücudunu nerede yıprattığı sorulmadıkça, onun ayakları kıyamet gününde Rabb’inin huzurunda hesaba çekildiği yerden ayrılmayacaktır.”

İsraf, Kur’an ahlakının özündeki denge prensibini bozmaktadır. Çünkü birimizin gerektiğinden çok harcaması için, bir ötekimizin gerektiğinden az harcama yapması icap edecektir. Allah, yeryüzü sofrasına nimetleri dengeli bir biçimde göndermiştir. İsrafa gidenler bu dengeyi kendi lehlerine bozan isyancılardır. Hayatın dengesini bozan israftan kurtulmak için; hayatımızı, Kur’an ve Sünnet’e arz edeceğiz. Allah’ın nimetlerini, Allah ve Rasülü’nün koyduğu ölçülere göre kullanıp, O’na daima şükredeceğiz ve asla, haddi aşıp, Allah’a başkaldırmayacağız. Nitekim Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri bir ayeti kerimesinde şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.”(Gâfir,40)

Nuri KÖROĞLU

Nefsin Hastalıkları ; CİMRİLİK (HASİSLİK)

“Allah’ın kereminden kendilerine verdiklerini (infakta)cimrilik gösterenler sanmasınlar ki o kendileri için hayırlıdır. Tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.”

(Ali İmran:180)

Cimri (hasis): Parasını ve malını harcamamak için her türlü sıkıntıya, eziyete katlanan, paraya, mala aşırı düşkün olan; dinen verilmesi îcâb edeni, zekâtı ve sadakayı vermeyen, pinti, eli sıkı olan, bahîl, malda ve ilimde cimrilik edendir.

Günahların büyüğü üçtür: Hasislik (cimrilik), hased (çekememezlik) ve riya (gösteriş). (İmam-ı Gazâlî)

Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuşlardır ki;“Kişide bulunan şeylerin en şerlisi harisane cimrilik ve kişiyi benlikten çıkaran korkaklıktır.”(Gazali)

Nefsin hastalıklarından olan cimrilik gönül evinin mahvolmasının en büyük alâmetlerindendir. Cehennem tuzaklarından bir tuzaktır. Cimrilik konusu, Allah’ın çok kötülediği bir haslettir. İman eden bir kimse asla cimri davranıp mal yığmaz. Tamahkâr davranmaz. Nefsinin cimriliğinden kendini kurtarır. “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun. (O’nun öğütlerini) dinleyin. İtaat edin. Kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerdir. “(Tegabün, 64/16)ayetinin gereğince hareket eder. Gözlerin ve gönüllerin döndüğü o şiddetli hesap gününden korkar, Allah (cc) için verir.

Cimriliğin başlıca sebebi aşırı mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur. Peygamberimiz: “Çocuk, cimrilik ve korkaklık sebebidir” buyurmuştur. Aşırı mal hırsı ve cimriliği yüzünden durmadan mal biriktiren ve tükenir endişesi ile hastalıklarında bile harcamayıp, dünyayı kendilerine zindan eden cimriler vardır. Hâlbuki mal Allah’ın nimetidir ve bu nimet yerli yerince harcanırsa Allah onu artırır.

Peygamberimiz (sav), “Hasis (cimri) insan Allah’dan uzak, cennetten uzak ve cehennem ateşine yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.” buyurmuşlardır.

Ebu Saîd el-Hudrî (ra) anlatıyor: “Rasulullah(sav) buyurdular ki: “İki haslet vardır ki bir müminde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.”

Cimriler, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsiz ve aşağılık kişiler olarak görülür. Rabbimiz ayet-i celilesinde:“De ki, Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Hakikaten insan çok cimridir” ( İsrâ, 17/100).

“Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık.” (Nisa,4/37) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (sav) de cimriliğin afetlerinden bahsederken şöyle buyurmaktadır: “Cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden önceki milletleri helâk etmiştir. ” “Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: -İlâhi! İnfak edene karşılığını ver; diğeri: -Allah’ım! Cimrilik edene de telef ver (malını yok et), diye dua ederler. (Riyazüs Salihin I,253)

Her hastalığın tedavisi ancak onun sebebinin zıddı ile olur. Binaenaleyh servet sevgisi aza kanaat, sabır ve cömertlikle olur. Kendisini zorla vermeye alıştırmakla ortadan kalkar. Basiret nuruyla malı vermenin gerek dünyada, gerek ahirette vermemekten daha hayırlı olduğu bilindiği zaman, bu durum kişiyi vermeye yöneltir. Eğer nefsi hayır hususunda harekete geçerse, derhal ilk hatıra gelene icabet etmeli ve duraklamamalıdır. Çünkü şeytan durmadan kendisine fakirliği telkin etmekte ve kendisini korkutarak cömertlikten alıkoymaya çalışmaktadır.

Şüphesiz ki bu sıfatlar bir takım ameller isterler. Ne zaman ki onlara muhalif hareket edilirse, onlar sönerler ve sonunda ölürler. Cimrilik ise malı sarf etmemeyi ister. Onun bu isteği men edildiği ve zorlukla da olsa mal verildiği takdirde, cimrilik sıfatı da inşallah yok olup ölecektir.

Cimrilik iman zayıflığına, Allah’ın rızkına kefil olduğuna güvenmemeye delalet eder ki bu insanı hüsrana götürür.

Cimriliğin bir tanesi de Efendimiz (sav)’e yapılanıdır ki bu cimriliğin en kötüsüdür! Zira Sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde “En cimri insan, yanında adım anıldığı halde Bana salât-ü selam getirmeyendir.” (Tirmizî, Deavât, 100) buyurmuşlardır. Âlemlerin Efendisi’nin mübarek ismi okunduğunda Müslüman’a yakışan O’na salât-ü selam okumaktır.

Bir yoksulu, yetimi ve çocukları sevindirmenin verdiği manevi huzurun dünyanın hiçbir zenginliğiyle değişilemeyeceğini ne yazık ki cimri insanlar asla bilemezler… Bu zevki Allah onlara tattırmaz. Pinti ve zengin insanlar huzur ile uyuyamazlar. Çünkü malının her kuruşunda fakirin hakkı vardır. Bu hak verilmediğinde ise, insanlarda depresyon ve buna benzer ruhsal problemler çok erken yaşlarda var olur. Dolayısıyla zengin olup da cimri olanların paraları farkında olmadan hastane parası olarak gider. Allah onların elinden bu paraları zorlada olsa mutlaka alır. Hasanı Basrî (ra) ‘ye “Cimrilik nedir?” diye sorarlar, o da

“İnsanların malının zekât olarak verdiği kısmını kayıp, elinde kalan kısmını sefer saymasıdır”

Hiç şüphesiz cimriliğin kaynağı mal sevgisi, aşırı ihtiras, fakir düşme korkusu ve evlat sevgisidir. Bişr-i Hafi Hazretleri (ra) der ki: “Cimri ile karsılaşmak acıdır, ona bakmak ise kalbe sıkıntı verir”

İmam-ı Azam [Allah (cc) O’na rahmet etsin] buyurdular ki:

“Ben cimrinin âdil olabileceğine ihtimal veremem. Çünkü cimrilik, sahibini aldanmayayım diye, mızmızlanarak saymaya ve sonunda hakkından fazlasını almaya sürükler. Böyle bir insan güvenilmeye de lâyık değildir.”

Bir gün Yahya (as) İblis ile karşılaşır ona: «Ya İblis! Söyle Bana, dünyada en sevdiğin ve en kızdığın insan hangisidir?» diye sorar. İblis O’na «En sevdiğim insan, müminin cimrisi ve en nefret ettiğim insan da, fasık cömerttir.» diye cevap verir. Hz. Yahya (as) ona «Neden?» diye sorar. Şeytan şu cevabi verir: «Çünkü cimrinin cimriliği bana yeter, fakat fasık cömerde gelince. Allah (cc)’ın, cömertliğini göz önünde bulundurarak onu affedeceğinden korkarım.” Daha sonra şeytan «Eğer Sen Yahya (as) olmasan Sana bu sırrı açmazdım diyerek yürüdü, gitti.

Cimri insan, aynı zamanda tamahkârdır

Mal düşkünü bir insan, akıl ve vicdan sahibi bir insanın kesinlikle tenezzül edip yapmayacağı şeyleri yapar, en küçük şeylere tamah eder, fırsatçı olur. Her durumda kendisine nasıl bir çıkar sağlayacağını hesap eder. Belki ömrü boyunca kullanmayacağı küçücük bir şeyi elde edebilmek için olmadık oyunlar oynar, yalan söyler, sahtekârlık yapar.

Cimri insan hırslıdır.

Cimri insan hem elindekini harcamayıp tutar, hem de malının ve mülkünün daha da artması için her fırsatı kullanır. Elbette bir insan Allah yolunda harcamak için zengin olmayı isteyebilir ve bunun için her türlü imkânını kullanmak isteyebilir. Ancak burada kastedilen Allah’ın rızasını unutarak, tamamen hırs ile malını sahiplenen ve artırmaya çalışan insanlardır.

Böyle bir insan, bir kişinin bile bunları kullanmasından büyük bir rahatsızlık duyar. Hiç ihtiyacı olmadığı halde sadece elinin altında olması bile ona garip bir tatmin duygusu verir. Kendisinden daha güzel bir arabası olan veya kendisinden daha fazla kıyafeti bulunan bir insan onda gerilim oluşmasına neden olur. Allah-ü Teala Hazretleri mal sevgisinin hırsa dönüştüğü bu insanlar için:(Durmaksızın mal ve servet)Toplayıp bir yerde (üst üste) yığmakta olanı. Gerçekten, insan, ‘bencil ve haris’ olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder). (Mearic Suresi, 18-21)

Hiç unutulmamalıdır ki, dünya hırsıyla mala, çocuklara, paraya, işlerine, akrabalarına, evlerine tutkuyla bağlanan bu insanlar ahirette çok farklı bir hayat yaşayacaklardır.

Dünyada elde ettikleri zenginliğin ve mülkün en küçük bir parçasına dahi asla kavuşamayacakları gibi, eğer tövbe etmezlerse dünyada Allah rızasını unutarak elde edip hırs yaptıkları her mal, onlara sonsuz cehennem azabı olarak geri dönecektir.

Ver, azalır diye korkma!…

Çünkü Allah (cc), rızıkları kullar arasında bölüştürmüştür.

İşler bozuk giderken cimriliğin faydası yok.

Buna karşılık işler yolunda giderken vermenin zararı yok.

Nuri KÖROĞLU