Sultanımdan Gönüllere : İLK SEMA EDEN EBUBEKİR SIDDIK EFENDİMİZ

Cennet mekan üstadımız Hadim-ül Fukara Abdullah Baba (ks) hz. leri bir sohbetinde şöyle buyurmuştur ;

Peygamber (sav) Efendimiz Mekke’de ki zalimlerin zulmünden Medine’ye hicret ederken yol arkadaşı Hazreti Ebu Bekir (ra) ile Sevr Mağarası’na girdiler. Hazreti Ebu Bekir (ra) kendilerini arayan müşriklerin Peygamber Efendimize zarar vereceğinden korkmaya başladı. Rasulullah (sav) Hazretleri:

“Ya Ebu Bekir, korkma! Allah (cc) Muin’imizdir. Allah Habir’dir (haberdardır), Allah Semi’dir (işiticidir), Basir’dir (görücüdür) O bizimle beraberdir. Dilini damağına yapıştır, tevhide devam et” diye zikri telkin etmişlerdir. Böylece Ebu Bekir Sıddık (ra) Hazretleri Allah’a giden yolda seyri sülûküne bu mağarada başladı.

Hazreti Ebu Bekir’in, Müslüman olduğu zaman kırk bin dirhemi vardı. Müşriklerin, işkence altında kıvrandırdıkları Müslüman köleleri, onlardan satın alıp azat etmek ve Müslümanları güçlendirmek için, bu servetini harcamaktan geri durmadı. Medine’ye hicret edeceği zaman, ancak beş bin veya altı bin dirhemi kalmıştı. Oğlu Abdullah’ı gönderip onları da alıp Sevr Mağarası’na getirdi ve yanında Medine’ye götürdü. Orada da Mekke’de yaptığı gibi yaptı. Develerini, cariyelerini, kölelerini, teneke ile altın ve gümüşü Allah yolunda tasadduk etti. Ashab-ı suffe için, beytü’l mal için mallarını tasadduk etti.

Nefsi mutmaine makamına gelmişti ki Cenab-ı Allah;

“Ey Cibril! Habibime selam söyle, kulum Ebu Bekir’den razı oldum. O da Benden razı oldu mu?”, diye sordu.

Cibril Aleyhisselam;

“Ya Rabbi! Ebu Bekir rıza makamına nasıl erişti?”, diye sordu. Allah-u Zülcelâl Hazretleri;

“Ey Cibril! Git imtihan et” dedi.

Cibril-i Emin insan suretine girip, Hazreti Ebu Bekir Sıddık’a (ra) geldi. Ve:

“Allah rızası için giyecek cübbem yok. Ne olur bana yardım et” dedi.       

Hazreti Ebu Bekir (ra) Efendimiz, hemen cübbesini çıkarıp Cibril-i Emin’e verdi. Oradan ayrıldı evine gitti. Bir müddet sonra kapı çalındı. Kapıyı açtı yine insan suretinde Cibril-i Emin geldi ve şöyle dedi:

“Giyecek gömleğim yok, Allah’ın Resulü Muhammed Mustafa (sav) hakkı için bana bir gömlek ver” deyince, Hazreti Ebu Bekir Sıddık (ra) Efendimiz üzerindeki kalan tek gömleği de verdi ve sadece göbeği ile diz kapağı arasını örtecek iç çamaşırı kalmıştı. Allah’ın Resulü’ne âşık, her anı onunla beraber olan Hazreti Ebu Bekir (ra), çıplak olduğu için edep ve hayâ etti de, Rasulullah (sav) Efendimizin yanına varamadı. Hatta mescide dahi gidemedi.

Hazreti Peygamberin gülü Hazreti Fatıma (r.anha) Annemiz Ebu Bekir Sıddık (ra) Efendimizin evinin önünden geçerken pencereden omuzlarının çıplak olduğunu gördü. Rasulullah (sav) Efendimizin haneyi saadetlerine gitti. O’na

“Ya Rasulullah! Ebu Bekir Sıddık (ra) Hazretleri geldi mi?” diye sordu. Rasulullah Efendimiz (sav):

“Hayır kızım, mescide de iki vakittir gelmiyor” dedi. Hazreti Fatıma (r.anha) Validemiz:

“Ya Rasulullah! Ben biraz önce Ebu Bekir’in omuzlarının çıplak olduğunu gördüm. Her halde giyecek bir şeyi yok. Acep ona bir üst baş yok mu?”, diye soruyor. Şimdi çeşit çeşit elbiselerimiz var daha hala gözümüz doymaz.

Rasulullah (sav);

“Ah evladım, giydirecek bir şey yok” deyince Fatıma (r.anha) Validemiz:

“Babacığım Ben gelin olurken Bana bir kilim vermiştiniz. Müsaade ederseniz o kilimi ikiye bölüp, kendisine vereyim” dedi.

Evdeki kilimin yarısını kesip götürerek, Hazreti Ebu Bekir’in penceresinden içeri bıraktı. Hazreti Ebu Bekir (ra) Efendimiz kilimi iki parça yapıp ortasını deldi, boğazından geçirdi. Sağından ve solundan hurma lifleri ile ördü. Âşık olduğu Hazreti Muhammed Mustafa’ya (sav) üzerine geçirmiş olduğu kilim parçasıyla gitti. Edep ediyor, kapıyı çalamıyordu, ağlamaya başladı. İşte bu sırada Cebrail Aleyhisselam:

“Ya Muhammed (sav)! Allah’ın selamı var. Senin ümmetinden bir kişi Allah’ın rıza makamına yükseldi. Allah O’ndan razı oldu. Bu hali ile o kul da Allah’tan razı mı? O kul şu anda kapıya geldi, hayâsından, edebinden içeriye giremiyor” deyince, Rasulullah (sav) kapıyı açtı ve Ebu Bekir Sıddık’ı (ra) karşısında gördü. Ve O’na:

“Hoş geldin Ya Ebu Bekir” buyurdu.

Cibril-i Emin:

“Ya Rasulullah! Ebu Bekir’e; “Sen küfür halinde iken; malın, servetin vardı. İman ettin ve şimdi bir kilim parçasına büründün. Bu halde iken Allah’tan razı, hoşnut musun? Yoksa değil misin?” diye sor, buyurdu.

Rasulullah Efendimiz (sav) Ebu Bekir Sıddık Hazretlerine sordu. Bunun üzerine Ebu Bekir (ra) Efendimiz ağlayarak:

“Ben Rabb’imden de, Muhammed Mustafa’dan da razıyım. Onlar Benden razı mı? Vücudum lime lime, parça parça olsa da Ben onlardan yine razıyım” dedi.

Rasulullah (sav):

“Allah’da Senden razı Ya Ebu Bekir” deyince, Ebu Bekir (ra) Efendimiz, ‘Allah’ dedi ve başladı sema etmeye. Peygamberimizin etrafında yedi defa döndü ve Peygamber Efendimiz kelimeyi şahadet getirerek O’nu durdurdu.

Nuri KÖROĞLU

Nefsin Hastalıkları ; CİMRİLİK (HASİSLİK)

“Allah’ın kereminden kendilerine verdiklerini (infakta)cimrilik gösterenler sanmasınlar ki o kendileri için hayırlıdır. Tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.”

(Ali İmran:180)

Cimri (hasis): Parasını ve malını harcamamak için her türlü sıkıntıya, eziyete katlanan, paraya, mala aşırı düşkün olan; dinen verilmesi îcâb edeni, zekâtı ve sadakayı vermeyen, pinti, eli sıkı olan, bahîl, malda ve ilimde cimrilik edendir.

Günahların büyüğü üçtür: Hasislik (cimrilik), hased (çekememezlik) ve riya (gösteriş). (İmam-ı Gazâlî)

Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuşlardır ki;“Kişide bulunan şeylerin en şerlisi harisane cimrilik ve kişiyi benlikten çıkaran korkaklıktır.”(Gazali)

Nefsin hastalıklarından olan cimrilik gönül evinin mahvolmasının en büyük alâmetlerindendir. Cehennem tuzaklarından bir tuzaktır. Cimrilik konusu, Allah’ın çok kötülediği bir haslettir. İman eden bir kimse asla cimri davranıp mal yığmaz. Tamahkâr davranmaz. Nefsinin cimriliğinden kendini kurtarır. “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun. (O’nun öğütlerini) dinleyin. İtaat edin. Kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerdir. “(Tegabün, 64/16)ayetinin gereğince hareket eder. Gözlerin ve gönüllerin döndüğü o şiddetli hesap gününden korkar, Allah (cc) için verir.

Cimriliğin başlıca sebebi aşırı mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur. Peygamberimiz: “Çocuk, cimrilik ve korkaklık sebebidir” buyurmuştur. Aşırı mal hırsı ve cimriliği yüzünden durmadan mal biriktiren ve tükenir endişesi ile hastalıklarında bile harcamayıp, dünyayı kendilerine zindan eden cimriler vardır. Hâlbuki mal Allah’ın nimetidir ve bu nimet yerli yerince harcanırsa Allah onu artırır.

Peygamberimiz (sav), “Hasis (cimri) insan Allah’dan uzak, cennetten uzak ve cehennem ateşine yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.” buyurmuşlardır.

Ebu Saîd el-Hudrî (ra) anlatıyor: “Rasulullah(sav) buyurdular ki: “İki haslet vardır ki bir müminde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.”

Cimriler, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsiz ve aşağılık kişiler olarak görülür. Rabbimiz ayet-i celilesinde:“De ki, Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Hakikaten insan çok cimridir” ( İsrâ, 17/100).

“Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık.” (Nisa,4/37) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (sav) de cimriliğin afetlerinden bahsederken şöyle buyurmaktadır: “Cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden önceki milletleri helâk etmiştir. ” “Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: -İlâhi! İnfak edene karşılığını ver; diğeri: -Allah’ım! Cimrilik edene de telef ver (malını yok et), diye dua ederler. (Riyazüs Salihin I,253)

Her hastalığın tedavisi ancak onun sebebinin zıddı ile olur. Binaenaleyh servet sevgisi aza kanaat, sabır ve cömertlikle olur. Kendisini zorla vermeye alıştırmakla ortadan kalkar. Basiret nuruyla malı vermenin gerek dünyada, gerek ahirette vermemekten daha hayırlı olduğu bilindiği zaman, bu durum kişiyi vermeye yöneltir. Eğer nefsi hayır hususunda harekete geçerse, derhal ilk hatıra gelene icabet etmeli ve duraklamamalıdır. Çünkü şeytan durmadan kendisine fakirliği telkin etmekte ve kendisini korkutarak cömertlikten alıkoymaya çalışmaktadır.

Şüphesiz ki bu sıfatlar bir takım ameller isterler. Ne zaman ki onlara muhalif hareket edilirse, onlar sönerler ve sonunda ölürler. Cimrilik ise malı sarf etmemeyi ister. Onun bu isteği men edildiği ve zorlukla da olsa mal verildiği takdirde, cimrilik sıfatı da inşallah yok olup ölecektir.

Cimrilik iman zayıflığına, Allah’ın rızkına kefil olduğuna güvenmemeye delalet eder ki bu insanı hüsrana götürür.

Cimriliğin bir tanesi de Efendimiz (sav)’e yapılanıdır ki bu cimriliğin en kötüsüdür! Zira Sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde “En cimri insan, yanında adım anıldığı halde Bana salât-ü selam getirmeyendir.” (Tirmizî, Deavât, 100) buyurmuşlardır. Âlemlerin Efendisi’nin mübarek ismi okunduğunda Müslüman’a yakışan O’na salât-ü selam okumaktır.

Bir yoksulu, yetimi ve çocukları sevindirmenin verdiği manevi huzurun dünyanın hiçbir zenginliğiyle değişilemeyeceğini ne yazık ki cimri insanlar asla bilemezler… Bu zevki Allah onlara tattırmaz. Pinti ve zengin insanlar huzur ile uyuyamazlar. Çünkü malının her kuruşunda fakirin hakkı vardır. Bu hak verilmediğinde ise, insanlarda depresyon ve buna benzer ruhsal problemler çok erken yaşlarda var olur. Dolayısıyla zengin olup da cimri olanların paraları farkında olmadan hastane parası olarak gider. Allah onların elinden bu paraları zorlada olsa mutlaka alır. Hasanı Basrî (ra) ‘ye “Cimrilik nedir?” diye sorarlar, o da

“İnsanların malının zekât olarak verdiği kısmını kayıp, elinde kalan kısmını sefer saymasıdır”

Hiç şüphesiz cimriliğin kaynağı mal sevgisi, aşırı ihtiras, fakir düşme korkusu ve evlat sevgisidir. Bişr-i Hafi Hazretleri (ra) der ki: “Cimri ile karsılaşmak acıdır, ona bakmak ise kalbe sıkıntı verir”

İmam-ı Azam [Allah (cc) O’na rahmet etsin] buyurdular ki:

“Ben cimrinin âdil olabileceğine ihtimal veremem. Çünkü cimrilik, sahibini aldanmayayım diye, mızmızlanarak saymaya ve sonunda hakkından fazlasını almaya sürükler. Böyle bir insan güvenilmeye de lâyık değildir.”

Bir gün Yahya (as) İblis ile karşılaşır ona: «Ya İblis! Söyle Bana, dünyada en sevdiğin ve en kızdığın insan hangisidir?» diye sorar. İblis O’na «En sevdiğim insan, müminin cimrisi ve en nefret ettiğim insan da, fasık cömerttir.» diye cevap verir. Hz. Yahya (as) ona «Neden?» diye sorar. Şeytan şu cevabi verir: «Çünkü cimrinin cimriliği bana yeter, fakat fasık cömerde gelince. Allah (cc)’ın, cömertliğini göz önünde bulundurarak onu affedeceğinden korkarım.” Daha sonra şeytan «Eğer Sen Yahya (as) olmasan Sana bu sırrı açmazdım diyerek yürüdü, gitti.

Cimri insan, aynı zamanda tamahkârdır

Mal düşkünü bir insan, akıl ve vicdan sahibi bir insanın kesinlikle tenezzül edip yapmayacağı şeyleri yapar, en küçük şeylere tamah eder, fırsatçı olur. Her durumda kendisine nasıl bir çıkar sağlayacağını hesap eder. Belki ömrü boyunca kullanmayacağı küçücük bir şeyi elde edebilmek için olmadık oyunlar oynar, yalan söyler, sahtekârlık yapar.

Cimri insan hırslıdır.

Cimri insan hem elindekini harcamayıp tutar, hem de malının ve mülkünün daha da artması için her fırsatı kullanır. Elbette bir insan Allah yolunda harcamak için zengin olmayı isteyebilir ve bunun için her türlü imkânını kullanmak isteyebilir. Ancak burada kastedilen Allah’ın rızasını unutarak, tamamen hırs ile malını sahiplenen ve artırmaya çalışan insanlardır.

Böyle bir insan, bir kişinin bile bunları kullanmasından büyük bir rahatsızlık duyar. Hiç ihtiyacı olmadığı halde sadece elinin altında olması bile ona garip bir tatmin duygusu verir. Kendisinden daha güzel bir arabası olan veya kendisinden daha fazla kıyafeti bulunan bir insan onda gerilim oluşmasına neden olur. Allah-ü Teala Hazretleri mal sevgisinin hırsa dönüştüğü bu insanlar için:(Durmaksızın mal ve servet)Toplayıp bir yerde (üst üste) yığmakta olanı. Gerçekten, insan, ‘bencil ve haris’ olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder). (Mearic Suresi, 18-21)

Hiç unutulmamalıdır ki, dünya hırsıyla mala, çocuklara, paraya, işlerine, akrabalarına, evlerine tutkuyla bağlanan bu insanlar ahirette çok farklı bir hayat yaşayacaklardır.

Dünyada elde ettikleri zenginliğin ve mülkün en küçük bir parçasına dahi asla kavuşamayacakları gibi, eğer tövbe etmezlerse dünyada Allah rızasını unutarak elde edip hırs yaptıkları her mal, onlara sonsuz cehennem azabı olarak geri dönecektir.

Ver, azalır diye korkma!…

Çünkü Allah (cc), rızıkları kullar arasında bölüştürmüştür.

İşler bozuk giderken cimriliğin faydası yok.

Buna karşılık işler yolunda giderken vermenin zararı yok.

Nuri KÖROĞLU